Beyşehir Gölü’nün ‘sanat adası’
BEYŞEHİR - Beyşehir Belediye Başkanı Adil Bayındır’ın, geçmiş yıllardaki hizmet döneminde Beyşehir’e kazandırdığı Aşk Adası, şimdilerde düzenlenen çeşitli sanat sokağı etkinlikleri ile adından söz ettiriyor.
Beyşehir ilçe merkezindeki festival alanından bir ahşap köprüyle ulaşılabilen göl içerisine dolgu yapılarak oluşturulan mini ada, Beyşehir’de bu yıl 15’incisi düzenlenen Uluslararası Göl Festivali’nde sanat sokağına dönüştürülünce ziyaretçilerin ilgi odağı haline gelen bir alan haline geldi.
Osmanlı tarihçisi olan Selçuk Üniversitesi (SÜ) Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi, Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof.Dr.Hüseyin Muşmal, sanat sokağında biraraya geldiği vatandaşlarla gerçekleştirdiği, Belediye Başkanı Adil Bayındır’ın da katılıp plaket takdimi yaptığı söyleşide “Tarihi hikayeleriyle Beyşehir”i anlattı.
Söyleşinin yapıldığı mini adanın yıllar önce olmadığını belirten Muşmal, “Bu ada, şu anda belediye başkanımız olan Adil Bayındır’ın ilk başkanlık dönemlerinde Vuslat Parkı’nın inşaası sırasında doldurularak oluşturulmuş ve tutmuş bir adadır. Yani her doldurulan biliyorsunuz tutmuyor ama Beyşehir Gölü’ndeki Aşk Adası maya tuttu ve Beyşehir Gölü’ne Nasrettin Hoca maya çalmadı ama İşte Adil Bayındır’ın çaldığı bu maya tutmuştur” dedi.
Söyleşisinin ardından gazetecilere açıklamalarda bulunan Prof.Dr.Muşmal, Beyşehir denilince akla gölü, adaları, doğal güzellikleri, yeşil dokusu, tarihi ve kültürel mirası gibi pekçok şeyin geldiğini ancak sanatın da akla gelmesi gerektiğini söyledi.
Sanat öncesinde söylenmesi gerekli bazı şeyler olduğunu dile getiren Prof.Dr.Muşmal, “Çünkü Orta Anadolu’nun incisi Beyşehir… Akdeniz’in yaylası, Konya’nın denizidir Beyşehir. Tabi, ‘deniz’i diyoruz. Beyşehirliler ‘deniz’ der buraya… Neden? Deniz gibi engindir, deniz gibi uçsuz bucaksızdır. Beyşehir Gölü’ne baktığınız zaman mavi turkuaz renginin her çeşidini görürsünüz. Gökyüzüyle birleşmiş bir deniz vardır aslında. Bu nedenle de deniz gibi olan bu şehirde onlarca ada var. Yani Beyşehir Gölü, Türkiye’nin en büyük tatlı su gölü 652 kilometrekare alana ulaşabilen bu göl Türkiye’nin en büyük tatlı su gölü olarak 33 civarında da bünyesinde ada barındırıyor. 33 diyorum aslında bazı kaynaklarda irili ufaklı kaya bölgeleri de sayıldığı zaman 31-32’ye ulaşır. 33.ada da ilçemiz merkezinden bir ahşap köprüyle ulaşılabilen Sevgi Adası’dır. (Aşk adası). Bu ada Beyşehir Belediye Başkanı Adil Bayındır’ın ilk başkanlık dönemlerinde yapılmış, doldurularak oluşturulmuş bir ada. İşte o doldurularak oluşturulmuş olan adada şimdilerde sanat icra ediliyor. Dolayısıyla o adada bir yaşam sözkonusu. Şimdi biz ‘sanat sokağı’ diyoruz. Beyşehir Gölü’nün hemen kenarında festival alanının içerisinde bir ahşap köprüyle ulaşılabilen Sevgi Adası’na (aşk adasına) ‘sanat adası’ diyoruz. Çünkü bu adada bugün Beyşehir Gölü Festivali kapsamında bir sanat sokağı oluşturuldu. Sanat sokağı içerisinde neler var? Seramik, ebru, resim, fotoğraf ve yöreye ait geleneksel el sanatlarının, eski kilim ve halılarının sergilendiği stantlar yer alıyor. Gölün ortasında bir ada ve burada sanat yapılıyor. Yani burada sanat sergileniyor. Beyşehir Gölü aslında gerçekten çok mümbit bir göl; yani Anadolu’nun en büyük gölü diyoruz, 33 tane adası var diyoruz. Bu adalardan birisinde bir yaşamda var. Yani bir köy var mesela, ‘Beyşehir Gölü adalarında hayat’ diye Beyşehir Belediyemizin yayınları arasında çıktı bu. Belediyemizin baskısı ile bu 33 tane adadaki hayatı anlatıyoruz burada. Ama Sevgi adamızın(aşk adamızın) ayrı bir yeri var. .Çünkü belki de dünya üzerinde ender rastlanacak bir durum. Adada sanat var. Adada sergi var, fotoğraf var, resim var. Bütün sanatları bir arada buluşturup insanlara sunabildiğimiz bir adamız var. Ve bu adada özellikle sanatçılar, fotoğraf sanatçıları fotoğraflarını çekebiliyorlar ve sergileyebiliyorlar. Resim sanatıyla uğraşan ressamlarımız adada tuvallerini açıp resimlerini yapabiliyorlar. Bu çok önemli bir şey. Evet, belki de örneği çok azdır. Bir ahşap köprüyle sanata ulaşmak o. Aslında köprünün kendisi de bir sanat. Beyşehir’de aslında ahşap sanatı da çok önemli ve ünlüdür. Beyşehir’imizin Eşrefoğlu camimizin minberi kündekari tekniğiyle yapılmış, dünyada nadide bir abanoz ağacından işlenmiş 700 yıllık bir ahşap geleneğimiz var Beyşehir’de. Kapılarımız ahşaptır. Beyşehir’in tarihi eski evlerine bakarsanız pencereleri ahşap kafestir.
SANAT SOKAĞI’NIN HİKAYESİ…
Tekrar sanat sokağına döndüğümüzde, bu sanat sokağı öncelikle Beyşehir Belediyesi’nin himayesinde ortaya çıktı. Yani Beyşehir Belediyesi sanata destek veriyor. Beyşehir Belediyesi müziğe destek veriyor, resime destek veriyor ,onlardan daha önemlisi fotoğrafa destek veriyor. Beyşehir’de biliyorsunuz aslında halıcılık ve kilim de çok eskilere dayanıyor. Yani bizim kültürümüz ta Osmanlı’dan günümüze… Beyşehir ve yöresinde dokuma sektörü, dokumacılık halk arasında çok yaygın bir şekilde yapılıyordu. Bunu nerden biliyoruz? Arka planımızda Sevgi adasının karşı tarafında bulunan Eşrefoğlu camiinin halıları Anadolu’da ki en erken halı örnekleri, kilim öreklerini ele veriyor 700-750 yılık halıcılıkla ilgili burada bir birikim var. Özellikle de kök boya… Bu bölgede kök boya bitkide yetiştiriliyor. Kök boya çıkartılarak özelikle küçükbaş hayvancılık yapan kırsal yerleşimlerde ki insanlarımız günlerini kök boyalarla boyayıp kök bitkisi üzerinden kök boya üzerinden kilim dokuyorlar, halı dokuyorlar, zaten dağ köylerimizde eskiden çok yaygın bir şekilde yapılıyordu bu. Çünkü Isparta’ya yakın bölgelerimizde Isparta halıcılığına Yenişarbademli, Gölyaka, Kurucuova gibi bölgelerde çok yoğun olarak destek veriliyordu. Bizim Yörük yerleşimlerimiz olduğu yerlerde de eski o Yörük motifleri kilimleri burada dokunuyordu. Bunu örneklerini de burada görebilmek mümkün. Hemen adanın sağ tarafına gittiğimiz zaman kilim örneklerimizi, halı örneklerimizi bunların bir kısmı kaybolmaya yüz tuttu maalesef artık makine halıcılığı bu sektörü de öldürdü. Ama Beyşehir’de bunu canlı tutan tutmaya çalışan ailelerimiz, bu işe destek veren kardeşlerimiz mevcut onların örneklerini de burada görebiliriz. Tabi, bu çok enteresan...”