Muşmal, 'Tarihin Hiçbir Döneminde Böyle Bir Darbe Girişimi Olmamıştır'
BEYŞEHİR - Beyşehir ilçesinde düzenlenen konferansta konuşan tarihçi Prof.Dr. Hüseyin Muşmal, “Hani Akif’in ‘Allah bu ülkeye bir daha istiklal marşı yazdırmasın’ dediği gibi inşallah bir daha 15 Temmuz gibi darbe girişimleriyle karşılaşmayalım. Karşılaşmamak için de zaman zaman tarihi hatırlayalım” dedi.
Selçuk Üniversitesi (SÜ) Ali Akkanat Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu tarafından İşletme Fakültesi Eşrefoğlu Konferans Salonu’nda düzenlenen “15 Temmuz demokrasi ve milli birlik gençlik konferansı’na konuşmacı olarak katılan Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Hüseyin Muşmal, “Eğer bir millet hafızasını kaybederse, yani tarihe düşkün olmazsa, hatırlamazsa onları yeniden yaşar. Biz 15 Temmuz ya da 15 Temmuz gibileri konuşuyor, üzerinde duruyorsak, temel maksadımız bu darbe girişimlerini yeniden yaşamamak içindir.”diye konuştu.
Yaşanılan sürecin hala hafızalarda tazeliğini koruduğunu ve sancılarının hatırlandığını dile getiren Muşmal, “Gençlerimiz belki durumun ne kadar vahim olduğunu idrak edememiş olabilirler gençlikleri dolayısıyla. Ama iş başında olduklarında yeniden yaşamamaları için bugün bu konuyu konuşmak üzere bir araya geldik.” dedi.
Tarihin bir milletin dikiz aynası olduğunu vurgulayan Muşmal, Türk tarihi ve özellikle Osmanlı’dan günümüze yaşanılan darbe ve girişimlerini de anlattığı konuşmasında, günümüze gelindiğinde ise Türk milletinin en önemli kazanımlarından birisi olan demokrasinin önemine vurgu yaparak, “Neden biz demokrasiye sahip çıkmalıyız, yani neden demokrasi bu kadar önemli? Neden biz oylarımızla seçilmiş, yönetim her kim olursa, devletimize, milletimize, toplumumuza sahip çıkmamız gerekiyor.15-16 Temmuz gecesi… Saat 21.00’de hepimiz biliyoruz Türk milletine tarihin en karanlık gecelerinden biri, belki de en karanlık gecelerinden biri yaşandı, yaşatıldı, neden böyle bir durumla karşılaştık?
Bakın niye en karanlık diyoruz; çünkü bu örgüt, milletin uçağıyla, yani bizim uçaklarımızla devletin, milletin uçağıyla tankıyla, topuyla, silahıyla milletin köprülerini, milletin yollarını meydanlarını kapatarak o devletin vergileriyle alınmış silahları millete doğrulttular. Yani kurşunlara halkı hedeflediler, tarihin hiçbir döneminde bu derece bir darbe girişimi, darbe olmamıştır.
Yani yönetime bir müdahale olmuştur ama burada çok daha vahim bir şekilde halkı kurşun yağmuruna tutmuşlardır. Orada olan insanlardan birileri de biz olabilirdik, yani biraz bu empatiyle hareket edelim, çünkü İstanbul’da, Ankara’da ve ülkemizin çeşitli yerlerinde çok sayıda 250 civarında şehit verdik, birçok gazimiz oldu biliyorsunuz. Bu darbe girişimi, 27 Mayıs 1960 tarihinden itibaren Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ve içerisinden gelen müdahalelerin en ağırı olarak değerlendiriliyor.
Neler olmuş, Ankara ve İstanbul’daki jetler ve helikopterler TSK emir komuta zincirinin dışında havalanarak uçmuşlar, TBMM bombalanmış, yani hepimiz yaşadık, meclisin sembol bir alan olduğunu yani demokrasiye bir darbe olduğunu gösterme açısından çok önemli. Meclis bombalanıyor, yani bu vahametin büyüklüğünü ortaya koyması açısından çok önemliydi, milletin meclisi olmasıydı, bunu aslında hiç unutmamamız gerekiyor, yani en önemli hususlarından birisi.
Diğeri Genelkurmay, MİT ve emniyet bu anlamda yine darbecilerin hedefi haline geliyor, emniyette çatışmalar yaşanıyor genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanları da rehin alınıyorlar. Yani bu da aslında meselenin nasıl olduğunu göstermesi bakımından önemli, cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın halkı meydanlara çağırması ve ‘bu ülke ABD’den yönetilemez, darbeciler başarılı olamaz’ çıkışlarıyla sonra hepimiz hatırlayalım, Marmaris’te Cumhurbaşkanımızın kaldığı otele saldırı düzenleniyor, yani devletin başı da hedef alınıyor, meclis hedef alınıyor, genel kurmay hedef alınıyor, askeriye hedef alınıyor, MİT hedef alınıyor, devletin başı da hedef alınıyor, yani orada kimin bulunduğu önemli değil, devletin başı hedef alınıyor, cumhurbaşkanımız hedef alınıyor, o kanlı gecede camilerde yine hatırlayalım, benim için unutulmaz bir gündü, salalar, ezanlar okundu, o da halkın cumhurbaşkanımızın televizyonda konuşma yapması sonrasında diyanetin Türk tarihinde enteresan bir örnektir, diyanetin harekete geçtiği ve bir müdahale ile halka bir aslında ezandaki o uyanma çağrısı var ya yani o uyanma çağrısı aslında, yani oradan bakmak lazım biraz meseleye. Onu çok farlı noktalara çekmeye çalışanlar oldu ama öyle değil, oradan bakmak lazım. Özellikle sabah ezanının buradaki o makamı ve oradaki ifade son derece önemlidir, bizim eğer iki değerimiz varsa bu manada yani ezan bayrak Kur’an, ezanla Kur’an-ı bir tutarak söyledim, iki değerimiz varsa, burada bizi uyandıran bir güç olarak aslında çok önemli bir misyon işledi, milleti diri iri tuttu, yani o. Çünkü darbelerin en önemli özelliği tarihte de bunun örnekleri vardır, çaresiz hissini millete vermek, yani ‘bitti her şey, yok oldu, yıkıldık bittik’ Bu ezanla birlikte ve devletin başının çağrısıyla birlikte millet ayağa kalktı, ben hep onu söylüyorum, devlet çökerken, millet ayağa kalktı, çökertilmeye çalışılırken millet ayağa kalktı, yani tarihi süreçte de biz bunu kuva-i milliyede de gördük, devlet çökerken millet ayağa kalktı, Selçuklu döneminde de bunun örneklerini gördük, yani Kösedağ savaşından sonra devlet çökmeye yüz tutmuşken millet ayağa kalktı. Türk tarihi 15 Temmuz’da devletimiz çökmedi ama milletimiz ayağa kalktı, bu yönüyle de çok önemli bir hadisedir, yani özellikle gençlerimizin bu hususa bence dikkat etmeleri gerekiyor.”
İnsanların hafızasının unutmak üzere kurulu olduğunu ve yaşanılan acıların ilk günkü gibi hatırlanamayacağını da konuşmasında vurgulayan Muşmal, şöyle devam eti:
“Anamız babamız vefat etse, işte bir yakınımızı kaybetsek, onların acısını ilk günkü gibi yüreğimizde taşırsak hayat yaşanılmaz olur, yaradan iyi ki unutmayı vermiş ama bazı hadiseleri yeniden yeniden hatırlamak gerekiyor, o acıyı yaşamak için değil, acıyı yaşamamak için hatırlanmalı. 15 Temmuz da bir resmi milli birlik ve gençlik günü olarak belki remi tatil haline dönüştürüldü.
Bu bizim bayram yapacağımız bir süreç olarak değil de idrak edeceğimiz, yani anlayacağımız… Ben Çanakkale savaşları için de hep aynı şeyi söylüyorum. 18 Mart Deniz Zaferi’nin 250 bin şehidi bizim idrak etmemiz gerekiyor.
Onu da idrak etmemiz lazım. Allah inşallah hani Akif’in ‘bu ülkeye bir daha istiklal marşı yazdırmasın’ dediği gibi inşallah bir daha 15 Temmuz gibi darbe girişimleriyle karşılaşmayalım, karşılaşmamak için de zaman zaman hatırlayalım.”
Prof. Dr. Muşmal’a sunumunun ardından Ali Akkanat Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Gülsüm Baştuğ tarafından teşekkür plaketi verildi.