En Teknolojik Başkan Adayı, Seçmenden 10 Yıl İstiyor
BEYŞEHİR - Demokrat Parti (DP) Beyşehir Belediye Başkan adayı Adem Dinlaz, hayata geçirmek istediği sıra dışı teknolojik projeler için ilçe halkından kendisine 2 dönem destek vermesini istedi.
Dinlaz, BGRT ve Haberönses youtube kanallarında yayınlanan ve moderatörlüğünü Fatih Babaoğlu’nun yaptığı “Seçim Vakti” programına konuk oldu.
Dinlaz, programda Babaoğlu’nun yönelttiği çeşitli soruları cevaplandırırken, seçim gündemine dair değerlendirmelerde bulundu, seçilmesi halinde hayata geçirmek istediği hazırladığı birçoğu teknolojik projeler hakkında bilgiler verdi.
“STANDART BELEDİYECİLİĞE HAYIR”
“Standart belediyeciliğe hayır” diyen ve gölümüzün ve sularımızın kalitesini izleme projesi, akıllı şehir planlaması projesi, akıllı şebeke projesi, balık popülasyon takibi projesi, orman yangınları ve önleme sistemleri projesi, doğal yaşam ve biyo çeşitliliği izleme projesi, epidemiyolojik modelleme projesi, tarımda hastalık ve zararlı tespit projesi, tarımda verim tahmini ve daha fazla hasat projesi, enerjide yenilenebilirlik projesi, depremi en az hasar ile atlatma projesi gibi bölge için hazırladığı pekçok proje bulunduğunu anlatan Dinlaz, “Beyşehir bence midye kabuğuna sıkışmış bir inci tanesi gibi.
“BEYŞEHİR MİDYE KABUĞUNA SIKIŞMIŞ İNCİ TANESİ GİBİ,PARILDATMAMIZ LAZIM”
Yani bu inci tanesini tüm ihtişamıyla parıldatmamız lazım. Bu da nasıl olur; yurt dışı ve yurt içi yatırımlarıyla olur.
Şu anda baktığımız zaman Beyşehir’in hiç de hak etmediği bir yerde olduğunu görüyoruz. Ama, aslında bakarsak Türkiye’deki hiçbir ilçe hak ettiği yerde değil günümüzde.
Bunun temel sebebi; belediyecilik anlayışının tam olarak gelişmiş olmaması. Belediyecilik anlayışının gelişmiş olmamasının sebebi? Belediyecilik aslında yerel yönetimler, baktığımızda ulusal projeleri, ulusal politikaları belirleyen bir sistem bana göre. Ki gerçekten de öyle.
“BELEDİYE BAŞKANLARI CİDDİ ANLAMDA BİR PROJE ÜRETEMİYOR”
Belediyeciler, belediye başkanları ciddi anlamda herhangi bir proje üretemiyor. Sadece baktığımız zaman şunlardan bahsediyorlar. Şeffaf belediyecilik, yol yapmak, köprü yapmak… Ben şunu diyorum; zaten sen bunları yapmak zorundasın kardeşim. Sen bunları yapmak zorundasın ki, belediye başkanı olduğun belli olsun. Senin bunlara artı bir şeyler katman lazım. Nedir bu artı şeyler? Bulunduğun, yönettiğin ilçeye maddi anlamda bir bütçe oluşturacak şeyler… Şu an baktığımız zaman halkın ve devletin gelirleriyle bir bütçe oluşturuluyor. Aslında bu şu şekilde olabilirdi. Mesela halktan belirli vergiler alınamayabilirdi. Bu şekilde farklı bir belediyecilik anlayışı ile gerçekten tüm ilçeler hak ettiği konuma gelebilir” ifadelerine yer verdi.
“BEYŞEHİR’DE ACİL ÇÖZÜLMESİ GEREKEN SORUNLAR CİDDİ ANLAMDA ÇOK FAZLA”
Programda birçok soruna sahip Beyşehir Gölü’nün problemlerine değinen ve bunların çözümüne ilişkin de projelerinin olduğunu belirten Dinlaz, Beyşehir’de acil çözülmesi gereken sıkıntıların ciddi anlamda çok fazla olduğuna vurgu yaptı.
Beyşehir Gölü’nde yaşanan sorunların da acil çözüm bekleyen sorunların en başında geldiğine dikkati çeken Dinlaz, göl içerisinde yer alan algler ve balık problemlerinin çözümüne ilişkin projelerinin olduğundan söz etti; “Hava mevzusu var. Halkın ve belediyenin oluşturduğu ekonomik özgürlüğü yok. Yani özgürlük sıkıntısı var burada. Daha sonra biyo çeşitlilik, bu tarz sorunlar var. Bunların hepsinin çözümüyle ilgili projelerimiz var. Benim amacım; illa ben belediye başkanı olayım diye yırtınmak vs. değil. Benim burada diğer bir amacım da, diğer adayların da beni anlayıp benim misyon ve vizyonumu kendileri için bir farkındalık oluşturmak tabii ki. Yoksa particiliğin, benciliğin bir önemi de yok” diye konuştu.
“PROJELERİ HAYATA GEÇİRMEK İÇİN 5 YILLIK İKİ DÖNEME İHTİYAÇ DUYUYORUM”
Hayata geçirmek için hazırladığı projeler için kendisine 5 yıllık iki döneme ihtiyaç duyduğunu da programın son bölümünde vurgulayan Dinlaz, “İşin gerçeği ben size bir 5 yıldan bahsedemem. Ben bu projeleri 5 yılda değil 7 yılda hayata geçiririm. Benim bu yüzden 10 yıllık bir proje dilimim var. Çünkü ben kimseyi kandıramam. Neden iki dönem? Çünkü benim bir yılım zaten standart projelere gidecektir. Adil Bey’den aldığımız işte devam etmesi gereken projeler vardır. Belki onun fikrinde olup da yetiştiremediği çok güzel projeler vardır.
Bunlara ilk yılımızı ayıracağız ki, ilk yılımızda bir ayını halkla hemhal edip onların fikirlerini almak, biyo çeşitliliğin veri analizlerini yapmak, diğer taraftan şehir trafiğinin analizlerinin veri tabanını yapmak, diğer tarafta göl, işte balık popülasyonunun veri analizlerini yapmak. Bu veri tabanlarını oluşturmak zaten benim bir yılımı alacak. Ayrıca, diğer taraftan belli başlı projelerimiz var. 5 yıl benim şahsım adına değil. Ben bireysel düşünmüyorum. Bireysel düşünecek olsaydım ben bu projelerle diğer kardeşlerimiz gibi Finlandiya Startup projesine başvurur, Finlandiya’da yaşardım paşalar gibi. Ama ben toplumsal olarak düşünüyorum.
“PROJELERİN PATENTLERİNİ BEYŞEHİR BELEDİYESİ ADINA ALIP GELİRLER ELDE ETMEK İSTİYORUZ”
Toplumsal olarak da bu projelerin bütün patentini Beyşehir Belediyesi adına alıp ilk başta bu projeleri yurt içi ve yurt dışında pazarlayacak oradan gelecek gelirler ile Belediyemize bir bütçe oluşturmak ilk hedefim. Aslında Singapur’u Beyşehir’e taşımayı düşünüyorum. Çünkü, Çin baktığımız zaman artık işçilik tamam çok güzel ama ABD oraya işçilik darbesi yaptı. Orada farklı firmalar açtı. Üretim haneler. Ve orada işçi fiyatlarını yükseltti. Burada ne oldu? Çinliler, Amerika şirketlerine gitti. Gene Çin’de, ama Çinliler, Amerika’daki fabrikalarda çalışmaya başladılar. Ve böylelikle Çin’de bir işçilik maliyeti yükselişe geçti. Bu yüzden ABD, baktığımız zaman yeni bir arayış içinde ülke olarak. Baktığımız zaman burada aklı olan büyük pastayı yer. Burada bu aklı kullanacağız. Gerek işçilik anlamında bir an önce halkımızı donatacağız. Neyle alakalı, nasıl olması gerektiğiyle alakalı, hani işçilik standartlarının ne olmasıyla alakalı… Bir yandan da bu projelerimizi geliştireceğiz, patentlerimizi alacağız. Burada aslolan hizmettir. Niye? Çünkü Atatürk’e baktığın zaman Atatürk halka şöyle hitap ediyor; ‘Efendiler’ diyor. Atatürk ‘Efendiler’ diye hitap ediyorsa bir olay vardır. Nedir bu olay, aslında yönetenler yani belediye başkanı olarak resmi literatürde geçenler aslında hizmetkar, hizmetkarlardır. Yönetilenler beydir, paşadır. Ama bizim Türkiye’de bu farklı bir anlayışla ki hizmetkar olacağını anlayan bir şahsiyet şu an Türkiye Cumhuriyeti’nde belediye seçimlerinde hizmetkar anlamında kendini gören bir şahıs olsaydı şu an yüzde 70’i eminim ‘ben belediye başkanlığı yapamam’ derdi. Çünkü, ben bile gerçekten ciddi anlamda nasıl bir yük sırtladığımın farkındayım.
Yani ben 10 sene olarak bakıyorum. Şimdi işin diğer tarafına geçelim, ikinci ve üçüncü yıllarında bu projelerin artık yurt dışı ve yurt içinde patentlerin kiraya verilmesi değil de bu patentlere yönelik üretilecek olan fabrikaları kendi Beyşehir’imizde yapmak ve bu fabrikalarda Beyşehir halkını, işsizleri istihdam etmek.
Daha sonra burada üretilen ürünler ki, zaten bu üçüncü ve dördüncü senemizi buluyor. Ki burada yapacağımız farklı sistemler de var teknolojik anlamda. Bunların hepsi üçüncü ve dördüncü sistemini buluyor. Daha sonra beşinci ve altıncı sistemde yavaş yavaş bu devlete akan bütçeyi halka paylaştırma evresine varacağız. Yedince senemizde halka eşit miktarda tüm bütçelerin yarısını, o patentlerin yapılan işte cihazların, satılan ürünlerin vs.lerin tüm gelirlerin yarısını halka eşit miktarda dağıtacağız.
“HALKIMIZ EKONOMİK ÖZGÜRLÜĞE KAVUŞACAK”
Bu neye sebep olacak? Bu bir ekonomik özgürlüğü sebep olacak. Bu neye sebep olacak; Euro, dolar yükselirken halk üzülmeyecek. Niye, çünkü yurtdışından bu gelir elde edilirken sattım. Pazarlama konusu eskiden olsaydı gerçekten zordu ama şu an bizim yapacağımız projeler gerçekten dünya çapında olmadığı için biz yurt içi ve yurt dışından belirli teknoloji liderlerini ya da firmalarını buraya davet edeceğiz. Daha doğrusu buna teknoloji fuarı diyelim.
Beyşehir’imiz olarak bu teknolojik ürünleri göstereceğiz ve diyeceğiz ki; ‘Bakın bunlar, bunlarımız var. Bunları sizlere pazarlayalım’. Biz onların ayağına gidersek belki bazı şeyler farklı olur ama onlar bizim ayağımıza geldiği zaman çok daha farklı olur. Ve benim istediğim şöyle bir olay; bu halkın dolar ve Euro cinsinden yani dövizle bir gelir elde etmesi ve böylelikle döviz ülke ekonomisini alt üst etse bile bizim halkımız zaten Euro ve dolar olarak bir bütçe geldiği için bu bütçeyle sıkıntısız bir refah yaşayacağına inanıyorum. Halk olarak düşündüğümüzde, halkın da bu şekilde adil bir düzenle ekonomik refahla kalkınması ve şahlanması gerekiyor.
Bu yüzden 7-8 senelik bir planım var. Bu 10 sene, 11 sene demez. Niçin, 10 sene sonra benim burada yetiştireceğim, daha doğrusu belediyemizin yetiştireceği belediyecilik ve siyasi anlamda demiyorum. Yerel yönetimler anlamında çok zeki ve bu yönde iddialı gençleri ya da meraklı olan gençleri belediyemiz bünyesinde çeşitli yerlerde görev vererek ya da yanımızda yetiştirerek bunların partilere dağılımını da sağlayacağız.
Bizim partimizin olması hiç önemli değil. Çocuk, hangi partiye gönül vermiş, burada önemli olan o çocuğun hangi siyasi partiye gönül vermiş olması? Burada önemli olan o çocuğun hangi siyasi partide gerçekten liderlik yapabilecek olması? Çünkü, ben kendimi farklı bir partide çok şey hissedebilirim. Böyle özgür hissedemem. Ama istediğim partide olduğum zaman gerçekten özgür hissederim. Ve her türlü fikrimi, bilgimi paylaşırım ve o şekilde de bir yolunu bulup sıyrılırım projelerimle vs.lerimle. Bunun da bu şekilde olmasını sağlayacağız inşallah. Dediğim gibi partizanlık kesinlikle yapmayacağız. Ve gerçekten bu çocuğu hangi gerçek rakip olsa dahi ki, bu işlerle yönetim işlerinde hizmet işlerinde rakip olma diye benim literatürümde bunlar yok. Rakip olamaz, keşke hizmet etsin diyeceğiz. Gerekirse, kenara çekildiğimizde ki ben kenara çekilmek diyeceğim buna. Adaylığı bırakıp ya da belediye başkanlığını bırakıp, hizmetkarlığı bırakıp kenara çekilip bu yönde bu kardeşlerimize dışarıdan tabiri caizse hocalık yani yol göstericiliği yapacağım. Söylemek istediğim son söz; benim bu fikriyatlarımı gerçekten partizanlık yapmadan, gerçekten hani bu benim ‘yakınım, akrabam’ vs. demeden gerçekten tartıp, düşünüp ona karar vermelerini rica ediyorum halkımızdan. Ve tüm Türkiye’deki belediye başkanlarına bu vizyonları benimsemelerini istiyorum. Çünkü Türkiye’de daha doğrusu ulusal politikalar, yerel yönetimlerin oluşturacağı ilkelerle oluşur. Günümüzde, toplumda ulusal politikalar sadece yöneticilerin oluşturduğu bir şeymiş gibi zannediliyor. Bu sefer baktığınız zaman hükümet iyi yönetemediği zaman belediyelerin suçu da hükümette kalmış oluyor. Aslında burada yerel yönetimlerin de sıkıntısı var. Ben bu yüzden dolayı diyorum. Yani bu misyon ve vizyonu, yani yenilikçi bir belediye anlayışını herkese tavsiye ediyorum. Yani başka bir çıkar yolumuz da yok.”